Karbon Salınımı mı? Karbon Salımı mı?
Hiç dikkat ettiniz mi popüler bir TV dizisinde, gazetede okuduğunuz bir haberde, alanında uzman kişilerin açıklamalarında veya önde gelen şirketlerin web sitelerinde sürdürülebilirlik, karbon emisyonu ve karbon ayak iziyle ilgili yazılarında “karbon salınımını azaltmak…” gibi bir ifadeye rastlıyoruz. Ancak bu ifadenin yanlış oduğunun pek çoğumuz farkında değil ya da bilmiyor. Salınım, iki konum veya durum arasında bir şeyin tekrarlanan ileri geri hareketini ifade eder. Mesela bir sarkacın hareketi.
Salım ise salmak fiilinden gelen ve bırakmak anlamı olan bir kelimedir. Bugün artık çokça duyduğumuz karbon salımı da petrol, doğalgaz, kömür gibi karbon içerikli fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan karbondioksit gazının atmosfere yayılmasını ifade ediyor. Evlerimizde, iş yerlerimizde, ulaşımda, sanayide kısacası her yerde kullandığımız enerji sonucu karbon salımı gerçekleşiyor.
Konuyu buraya kadar anlattığımız için biraz daha detay vermemiz güzel olabilir.
Aslında karbon elementi yaşam için çok değerlidir. Doğal olarak atmosfere salınan karbon gazının dünyaya zararı yoktur. Ancak doğal olmayan yollarla yaratılan karbon emisyonu çevreye dolayısıyla da dünyamıza zarar veriyor. Kullandığımız enerji ise fosil yakıtlar ve yenilenebilir enerji kaynakları olarak ikiye ayrılıyor. Dünyadaki enerji ihtiyacının %80’den fazlası fosil yakıtlarla karşılanırken %20’ye yakın bölümü ise rüzgâr, güneş, jeotermal, hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanıyor.
Fosil yakıtların kullanımıyla ortaya çıkan ve seragazı olarak adlandırdığımız karbondioksit, metan gibi zararlı gazların artışı güneşten gelen ısının atmosferde daha fazla tutulmasına yol açıyor. Yeryüzündeki sıcaklığın artması da iklim değişikliğine sebep oluyor. Sanayi Devrimi öncesi atmosferdeki seragazı oranı 280 ppm (particle per million – milyonda bir parçacık) iken, yaklaşık 300 yıldır yakılan fosil yakıtlar nedeniyle bugün 400 ppm’in üzerine çıkmıştır. Bu da dünyadaki ortalama sıcaklığı 1.1-1.2 derece artırmıştır.
2015 yılında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler 21. Taraflar Konferansı’nda kabul edilen Paris Anlaşması, insan kaynaklı sera gazı salımlarının neden olduğu küresel sıcaklık artışını uzun vadede, sanayileşme öncesi döneme kıyasla 2 santigrat derecenin altıyla sınırlamayı hedeflerken; bu konuda 1,5 santigrat dereceyi yakalamanın önemine dikkat çekiyor. Hali hazırda iklim değişikliğinin, küresel çevre krizine dönüştüğünü göstermek için “İklim Krizi” kavramı kullanılıyor.
En baştaki soruya geri dönecek olursak; eğer doğru yazımı konusunda tereddütleriniz varsa, yanlış yazmamak veya büyük bir hata yapmamak adına karbon emisyonu kullanımını tercih ederek kendinizi güvenceye alabilirsiniz.
Fosil yakıtların kullanımını sıfırlamayı hedefleyerek ise karbon salımının azaltılmasına katkıda bulunabilirsiniz.
Selin Kabataş Önen